Cuma, Nisan 19, 2024
Makaleler

Barınma Sorunu Üzerine Öneriler – Mümtaz ARİN

Şu sıralar üniversite öğrencilerinin yaşadığı yurt sorunu herkesin gündemine bir şekilde girdi. Erdoğan Türkiye’de kapasitenin 1 milyon olduğunu söylese de, sokaklarda parklarda yatan öğrenci görüntülerini hep birlikte izliyoruz. Yurda yerleşemeyen veya ev tutamayan bazı öğrenciler ise çareyi gerisin geri memleketine gitmekte buluyor. Onca engeli aşıp tam üniversiteyi kazandım derken karşısına hiç olmayacak bir barınma sorunu dikiliyor.

Aileler açısından çocuğunu okutabilmek her zaman muazzam bir sömürü çarkına maruz kalmak anlamına geliyor. Üniversiteyi kazandıktan sonra ise bu sömürü çarkı daha bir katmerleniyor. En ucuz yurt fiyatı bin TL’den başlıyor ve bu ucuz gibi görünen yurtları da tarikatlar işletiyor. Diğer yurtlar 3 bin, 5 bin ve daha fazlası olunca 1000 TL ucuz algılanabiliyor. Oysa bu bedel dahi asgari ücretli bir işçinin maaşının neredeyse yarısına denk geliyor. Diğer yurtların ise yanına dahi yaklaşılmıyor. Ev kiraları ise zaten yüksek; öğrencilerdense bu yüksek yurt fiyatlarının da üzerinde kira isteniyor. Bunun mantığını anlamak ne güç! Geliri olmayan, dahası başkasının desteğine ihtiyaç duyan üniversite öğrencilerine başta devlet, birer “yağlı lokma” muamelesiyle yaklaşınca, herkesin bir anda ağzı sulanmaya başlıyor. İkinci el eşya satanlar dahil, okulların açılma dönemlerinde fiyatları yukarı çekiyor. Üniversiteyi kazanmak yüksek dozda sömürüye maruz bırakıyor.

Öğrenci üniversiteyi bitirince bütün bu sıkıntılarını geride bırakacak, harcamalarını telafi edecek bir gelire ve rahata erişebilecek mi? Maalesef bunca sıkıntının, sorunun sonunda onu, daha büyük sıkıntılar bekliyor olacak.

Okulunu bitiren öğrencilerin büyük bir bölümü bitirdiği alanda bir yere yerleşemediği için açıkta kalıyor ve işsizler ordusunun bir neferi oluyor. Bir mesleği veya iş deneyimi olmadığı için işçilik dahi yapmada sıradan işçilerden dezavantajlı oluyorlar. Yani bunca emeğin sonunda bugün okumak için sokaklarda yatan öğrencilerin çoğunu bekleyen en fazla sıradan bir işçilik ya da işsizlik olacak.

Öğrenciler şu anda onlara dayatılan bu sömürüye, tepelerinde dönen akbabalara, haklı olarak öfke ve isyan içindeler. Onlara dayatılan bu sömürü çarkı karşısında yarı mecburiyetten, yarı isyan duygularından parklarda, sokaklarda yatıyorlar. Muktedirlerin çarkına her ne zaman çomak sokulursa öfkelenmelerinden daha doğal bir şey olmadığından gençlere çok kızıyorlar. Hatta şimdilerde bu öğrenciler “yeni Geziciler” ilan edildiler. Aileleri taciz ediliyor, öğrenciler ise göz altına alınıyor, yalancı ilan ediliyorlar ama esas soruna değinilmiyor. Yurt ücretlerini düşürmüyorlar, ev kiralarına müdahale etmiyorlar, açıkta kalan öğrencilere kalacak yer temin etmiyorlar. En temel insan haklarından olan barınma hakkı devlet tarafından ihlal ediliyor. Tek yaptıkları “yeni Gezici” öğrencilere hadlerini bildirip onları kurdukları çarka razı etmek, razı olmayanları ise defetmek. Böylece sömürü çarkının devamını garantiye almak istiyorlar.

İktidar barınma hakkı konusunda görevini yerine getirmeyip hak arayışı içindekilere saldırırken, bir taraftan da nispeten ucuz gibi görünen tarikat yurtlarını işaret edip, öğrencileri tarikatların kucağına itmek istiyor. Her tarafta mantar gibi biten tarikat yurtları ve okuları sayesinde tarikatların öğrenci gençlik içinde önemli bir etkinliği oluşuyor. Türkiye’de herhangi bir tarikata mensup olanların toplam sayısının 2,5 milyon olduğu ve bunun sadece bir milyonunun öğrencilerden oluştuğu söylenmektedir. Bu da önemli oranda yurtlar sayesinde olmaktadır.

Öğrencilerin barınma veya yurt sorunu öteden beri süregelen bir sorunken, devrimcilerin bu konuda geri durması ve alternatif çözümler üretmemesi anlaşılır değildir. Devrimcilik biraz da istemin ortaya çıkardığı arızalı durumlarda, devrimci müdahalelerle çözümler üretmek ve kitlelere güven vermek değil midir? Halihazırda kitlelerle devrimciler arasında var olan güven bunalımını aşmanın, pratikte ön açısı olmakla doğrudan alakalı olduğu unutulmamalıdır.

Dersim Belediye Başkanının, başka meselelerde olduğu gibi bu konuda da bir çaba içinde olması sevindiricidir. Kentte yaklaşık 6 bin öğrencinin kalacak yer sorunu yaşadığı söylenmektedir. Dersim gibi küçük bir kent belediyesinin imkanları sınırlı olmasına rağmen, halkla birlikte, halkın desteğiyle sorunu çözmeye çalışmak, akıllıca ve yerinde bir çözümdür. Ancak yine de uzun vadede öğrencileri ailelere yerleştirerek çözülebilecek bir sorun değildir. Kısa süreli çözümler için bu yöntemlere başvurulabilir fakat bu işin çözümü kurumsal yapılar oluşturmaktan geçmektedir. Bu konuda İslamcılar açık ara öndedir. Daha önce F. Gülen Cemaati Işık Evleri, yurtlar vs. ile üniversite gençliği içinde oldukça etkili olmuştu. Şimdilerde neredeyse her tarikatın yurdu vardır. Birgün Gazetesinin verilerine göre: “İlim Yayma Cemiyetinin 107 yurdunda toplam 14 bin 463 öğrenci, Türgev’in 18 yurdunda toplam 3 bin 690 öğrenci, Tüvga’nın 38 yurdunda 4 bin 852 öğrenci, Ensar Vakfının 60 yurdunda 6 bin 688 öğrenci” barınıyor. O yurtlara giden öğrenciler bir şekilde onların denetimine ve etkisine giriyor. Sol çevrelerde böyle bir yönelim neredeyse yok gibidir. Şimdilerde CHP’li belediyeler bu meseleye el atmış görünüyorlar ama sorunun büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda onlar da sınırlı kalmaktadır.

Şu anda Türkiye’de lisans ve önlisans bölümlerinde örgün eğitim gören 7 milyon 800 bin öğrenci bulunmaktadır. KYK’lerin öğrenci kapasitesi ise sadece 700 bindir (Birgün Gazetesi). 7 milyondan fazla öğrencinin yurdu bulunmamaktadır. Türkiye’nin yurt kapasitesinin 1 milyonu aştığını ve yurt sorununun çözüldüğünü iddia etmek gerçeği çarpıtmaktır.

Devrimciler bu soruna ilişkin nasıl çözümler üretebilir? Dinci tarikatların yaptığı gibi vakıflar kanalıyla yurt kurmalarına devlet kolay kolay müsaade etmeyecektir. Ancak sendikaların tüzükleri yurt kurmak için uygundur. Üyelerinin çocukları veya yakınları için yurtlar kurabilirler. Devrimcilerin etkin lduğu sendikalarda böyle bir çalışa yapılabilir. Diğer taraftan Pir Sultan Abdal Dernekleri gibi kitle örgütleri buna benzer bir çaba içine girebilir. Ayrıca HDK bu konuda çözüm üretebilir.

Devrimci-demokrat çevrelerin, öğrencilerin barınma sorununu çözme çabaları, onlarla yakın temas içinde olmaları, öğrencileri devrimcilere ve devrimci mücadeleye yakınlaştıracaktır. Türkiye’de eskiden beri devrimcileşmeye en yakın kesim öğrencilerdir. En fazla halkla buluşulduğu 70-80 arasında dahi halklaşma öğrenci gençlikten diğer kesimlere doğru olmuştur. Günümüzde de benzer bir seyir izlenmesi beklenebilir.

Yurt sorununa devrimciler ne kadar aman ve çaba harcasa da etkisi sınırlı kalacaktır. Sorunun büyüklüğü itibariyle bu bir devlet sorunudur. Kapitalist kör mantıkla çözülemeyeceğine göre, esasında eğitimin her aşaması bir bütün olarak devrim sorunudur. Ancak sorunları bugünden yarına ertelemeden, kendi devrimci çözümlerimizi üretip öncülük etmek; aynı zamanda kitlelerle devrimi bugünden inşa etmek demektir. Öğrencilerin bugün yaşadığı yurt sorununa bu ciddiyete yaklaşmak ve devrim yoluna döşenen bir taş olarak görmek gerekmektedir.