Cuma, Kasım 8, 2024
Makaleler

Seçim Sürecinde 1 Mayıs İçin Eşya Ne Söyler – Şafak Orhan

                                                                             “Kapitalist/Modern üretim koşullarının

                                                                       hâkim olduğu toplumların tüm yaşamı devasa bir

                                                                       gösteri birikimi olarak görünür.

                                                                       Dolaysızca yaşanmış olan her şey yerini bir temsile

                                                                       bırakarak uzaklaşmıştır.”

                                                                                                           Gösteri Toplumu / Guy Debord

Bir iktidar-burjuva değişimi beklentisi zeminine sahip ve iki sonuç ihtimalinin de kapsayacağı başkaca krizlere, başkaca iç savaş dinamiklerine gebe bir seçim süreci içerisindeyiz. Dışında veya uzağında kalınmaz olan böylesi bir süreçte 1 Mayıs’a gidiyoruz. Bu sürecin içerisinde vuku bulan her şey, “kendi vukuatının özü” dışında, seçimin ısısıyla eriyen bir temsil buluyor. Depremle birlikte gelişen, sorumlusunun faşist devlet ve ideolojik aygıtları olduğu açık hale gelmiş bir katliamı yaşadık. Topluca katledilen yoksul halkların ve olası bir deprem ihtimalinde katledilecek yoksulların hesabı ve marazı; ‘sığmasa da’ seçimin içinde yer bulan bir temsile sıkıştırılmıştır. Tam da böylesi bir vakitte, Türkiye ve Kürdistan’ın yoksul emekçilerinin siyaset yollarının seçimler dışında tıkalı olduğu, devrimci siyasetlerin etki gücünün zayıf olduğu bu koşullarda temsili demokrasi siyasetinin yükselişinin doğallığından söz edilebilir. Ancak bu halin bir şekilde “sermaye ve faşist iktidarının karşısında duran” güçlerde yarattığı düzey düşüklüğü, var olan muhalefet halini mevcut toplumsal ilişkilerden uzak olmayan bir gösteri birikimine dönüştürmüştür. Böylesi bir muhalefet muradını da, “hangi kelimeleri seçerek söylerse söylesin” aynı yabancılaşma ve temsile terk etme düzeyinde tarif etmektedir.

     Bir yoldaşın “Bu ‘koşulsuz tercih’ maskelerinin ardında, aynı yabancılaşmanın farklı biçimleri birbirleriyle çarpışır.” cümlesi, akla sosyal medyayı ve çevrimiçi yaşamın kuru gürültüsünü getiriyor. Yoksulların siyaset yollarının nasıl seçimlere tıkandığını söylüyorsak, mevcut toplumsal muhalefetin siyasetinin de bu kuru gürültüye sıkıştığını söylemek mümkün. Şu an için sandığa konsolide olmuş olsa da yurtsever Kürt halkı dışında, bu sıkışmış siyaset ancak karşılık bulduğu kitleleri genelde “kamuoyu” diye adlandırdığı yoksullaşan orta sınıfla tarif ediyor. Bu tarifin dayandığı temsil de, sosyal medyanın gösteri birikiminde yer buluyor. Yoksullar cephesinde “değişimi” yaratacak nesneyle bir karşılaşma sunmuyor. Şu an içinde de faşizmin rıza üretimi olgusunun, sekteler olsa da değiştiği bir durum söz konusu değil. Temsiller, seküler ve muhafazakar gibi kavramlarla tarif edilen taraflara terk edilmişken; yoksullar için bu taraflarda kalma hali katılaşan bir biçime kavuşuyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesi, kadınların ve LGBTİ+’ların özgürlük mücadeleleri bu temsillerin içerisinde seçim ısısıyla eritilmeye devam ediyor. Şimdi, bu koşullarda “işaret edilen” 1 Mayıs alanı, mevcut siyasi ahvalde, kaçınılmaz olarak bir seçim mitingi olma kaderini taşıyor. Peki bizler nasıl bir adım atacağız, bir nesne/eşyayla karşılaşmanın anlamını nasıl değiştireceğiz, ondan ne öğreneceğiz?

     “Akıldan çıkmayan bir rüya gibi hafızama sıkı sıkı tutunan bu nesneler ve görüntüler, “anılar” denen ve bir görüntüyle hemencecik geri gelen o koca âlemi tortulaşmış ve yoğunlaşmış halde barındırıyorsa, yani o nesne ve görüntüler, içinden bir şeyleri çekip çıkararak seyredebileceğim bir evreni saklayan birer muhafazaysa, demek o nesneler ve eşyalar muhafazadan başka bir şeydir aynı zamanda.”

Pier Paolo Pasolini

     Her insan, ait olduğu dünyayı oluşturan maddenin fiziksel eğitiminden geçmiş, bedeni ve zihni onlarla şekillenmiştir. Doğduğumuz günden itibaren mevcut kapitalist düzenin ilk görüntüleriyle, eşyalarıyla konuşuruz. Çünkü ilk anılar görsel niteliktedir. Bazılarımızın, belleğine sızdırılan şeylere şüphe gölgesi düşmesi için, daha sonra karşılaştığımız eşyaların söyledikleriyle aralarında amansız bir çelişki belirmesi uzun vakit alabilir. İlklerin baskıcı güçleri ve ideolojisini yeniden üretimi yıllarca işlerse de galebe çalar. Kozmik mutlaklıktaki küçük burjuva dünyalar, yoksulların dünyasını kuşatan faşizm kabulleri bile başka bir dünyanın, hatta bambaşka dünyaların var olduğunu anlamakta geciktirmez. Sadece bu karşılaşmayı yaratacak fiziki koşulların devrimci güce, yani tarih bilincinin insanlığın en uzak geçmişine ve evrenseli içine alan boyutuna ulaşmış olmasına ihtiyacı vardır. Bu güç ancak devrimler tarihinin büyüsüyle yeniden(ve yeniyle) buluşmakla mümkündür. Alman İdeolojisi’nde kitlelerin deneyimlerle olan ilişkisinin ve konuşmasının kritikliği şöyle vurgulanır:

“Dolayısıyla devrim yalnızca egemen sınıfın başka herhangi bir yolla yıkılmasının imkansız olması nedeniyle değil, aynı zamanda, yıkan sınıfın da ancak devrim yoluyla kendini eskinin tüm pisliğinden kurtarabilecek ve toplumu yeni baştan kurabilecek duruma gelebilmesi nedeniyle de zorunludur.”

Alman İdeolojisi / Karl Marx

Bu yüzden emekçi yoksulların iktidar savaşında; restorasyonu da pek gerçekçi olmayan “restorasyoncu seçenek” tercihine yaslanmak, o gücü hedeflemeyi reddetmek, mevcut eşyayla olan mevcut konuşmayı muhafaza etmekten başka hiçbir şey değildir. İşte bunlar hep “eşyanın öğrettikleri”

     Bu 1 Mayıs’ta elbette yeni bir eşyayı sıfırdan yaratmış olmayız. Ancak o eşyayla yeniden konuşarak, yeni bir konuşmayı üretmek için adım atabiliriz. Bu deneyimlerle mevcut olanın muhafazasından çıkıp devrimci karakterli bir siyaset yolunu yürüyebiliriz. Bu 1 Mayıs’ta bizler gösteri birikimlerinden, terk edildiğimiz temsillerden, siyaset yollarının sandığa sıkıştırılmasından sıyrılabilmek için sokaklarda olacağız. Yoksul emekçilerle saflaşacak, örgütlenecek, devrimci mevziler yaratmak ve 1 Mayıs’ta sınıf savaşını yükseltmek için mücadele edeceğiz. 1 Mayıs’ta alanlara, sokaklara, Taksim’e yürüyeceğiz!